Evlilik Birliğinde Kişisel Mallar ve Ziynetler (Takılar)
Evlilik Birliğinde Kişisel Mallar ve Ziynetler (Takılar)
Evlilik Birliğinde Kişisel Mallar ve Ziynetler (Takılar)
Mal tasfiyesinde, eşlerin ikisinin de katılma alacağı miktarını belirlemek gerekmektedir. Katılma alacağı miktarını belirlemede, edinilen malları dikkate almak gerekir. Diğer taraftan, çiftlerin kişisel malları katılma alacağı miktarını belirlemede önemsenmemektedir. Eşlerin herhangi birinin mal varlığı arasında bulunan değerlerin kişisel yahut edinilmiş mallar şeklinde ayrılması gerekir. Daha sonra genel itibariyle, boşanmada kişisel mallar ve ziynetler tasfiye içerisine girmeyecektir. Eşlere ait mal varlığı içerisinde bulunan kişisel malları belirlemek, rejimde tasfiyenin dışında kalacak değerleri belirlemek açısından önemlidir.
Kişisel malların dışında kalanlar edinilmiş malları oluşturmaktadır. Kişisel malları belirlemek, edinilmiş malların tespitinde anlam bulmaktadır. Bunun yanı sıra gerekli durumlarda kişisel olanlarla edinilmişlerin aralarında denkleştirmeye gitmek gerekir. Dolayısıyla kişisel mallara dahil edileceklerin tespiti zorunludur.
Türk Medeni Kanununda kişisel mallara ilişkin bir tanımlama yoktur. Kişisel mallardan sayılan mal varlığı değerlerinin neler olduğu ise ayrı ayrı belirtilmiştir (TMK m. 220). Kişisel mallara ilişkin hükümler, edinilmiş olanlarla alakalı hükümlere kıyasla örnekler verilmek suretiyle düzenlenmemiştir. Sınırlayıcı olarak belirtilmiştir. Bunun yanı sıra kanunda, kimi mal varlığına ilişkin değerlerin kişisel mallardan sayılabileceğine ilişkin eşlerin belli oranlarda sözleşmeyle belirleme yapabilecekleri belirtilmiştir. Ayrıca, kişisel mallara ilişkin yasadan kaynaklanan kişisel olanlar, sözleşmeden kaynaklanan kişisel mallar olarak ayrımda bulunulmuştur.
boşanma avukatı iletişim
1. YASADAN DOLAYI KİŞİSEL MALLAR
TMK’nın 220/1. fıkrası uyarınca, eşlerin sadece birisinin kişisel yararına olan eşyası, kişisel maldır. Düzenlemeye göre, kişisel mallar arasında yalnızca eşyalar vardır. Dolayısıyla, konusu eşya olmayan haklar bu düzenleme uyarınca kişisel değildir. Bunun yanı sıra, eşyalardan sadece kullanmakla yarar sağlamayan müsait bulunanlar kişisel maldır. Yarar sağlaması müsait olmayanlar düzenlemenin kapsamında değildir.
1.1. YARAR SAĞLAMAYA MÜSAİT KİŞİSEL MALLAR
Kişisel kullanımlarıyla yararlanılmaya müsait olanlar arasında eşlerin giydikleri eşyalar, eşin birisinin kullandığı kamera, ortopedik eşya, cep telefonu ve benzeri eşyalar vardır. Fakat, bir taşınmaz mal niteliğinden dolayı yalnızca eşe özgülenmişse kişisel mal sayılabilecektir. Söz gelimi, eşlerin sadece birisinin, tırmanıcılık konusunda hobiye sahip olması nedeniyle, antrenmanını yaptığı yalnızca kendisinin tırmanmasına hasredilen ve içerisinde buna ilişkin tırmanabileceği duvarın bulunduğu, farklı biçimde kullanılması olanağı bulunmayan deponun bu tür bir kişisel mal sayılabileceği söylenebilir.
Eşlerden diğerinin yahut aile bireyleri arasından başka birisinin kullanabildiği eşyanın kişisel niteliği bulunmamaktadır. Ancak, eşyanın aile dışından olan üçüncü bir şahısla müşterek kullanımı, eşyayı kişisel niteliğinin dışına çıkarmayacaktır. Yalnızca, eşlerin birisinin kullanmasına karşın, şayet eşyanın eşlerden diğeri ve aile bireylerinin yararına da kullanıldığı hallerde, düzenleme uyarınca, kişisel kullanımı için faydalı eşyalardan sayılmayacaktır. Sözgelimi, erkek tarafından evliliği süresince edindiği ve yalnızca bu eş tarafından kullanılmakta olan otomobilin, ailenin tüm bireyleri için tahsisi yapılmışsa, otomobilin bundan sonra edinilmiş mallardan kabul edilmesi gereklidir.
1.2. KİŞİSEL EŞYANIN EKONOMİK SINIRI VAR MIDIR
Kişisel kullanımı olan eşyanın ekonomik bir sınırının bulunduğu söylenebilir. Eşyanın yatırıma özgü bulunan mallar olması halinde bunun kişisel mallardan olup olmayacağı tartışılmaktadır. Eşyanın yatırım vasıtası olarak değerlendirildiği sırada ekonomik olarak değerinin korunup korunmadığı, eşyanın bu niteliğinin bulunup bulunmadığına bakılacaktır. Şayet eşlerin birisine tahsisi yapılmışsa, yatırım değerine sahip eşyanın, ailenin ekonomik gücü karşısında aşırı oranda değerli olduğu anlaşılırsa, ortalama değeri bulunduğunda kişisel mallardan sayılacaktır. Dolayısıyla eşya kullanım bakımından yalnızca eşlerden birisine hasredilmişse bu yeterli değildir. Bunun yanı sıra ailenin ekonomik gücüyle orantı içerisinde olmalıdır.
1.3. EDİNİLMİŞ MALLARIN İŞLETİLMESİYLE ALINAN MAL
Edinilmiş malların işletilmesiyle alınmış malın değeri, aileye normal geçimini sağlayabilecek miktarı aştığında, kişisel mal niteliğinde kalmaya devam etse de aşan oranda edinilmiş malın lehinde denkleştirmeye gidilmesi gerekecektir. Yatırıma yönelik ziynet eşyasının kişisel kullanım eşyası olduğundan bahsedilemeyecektir. Aynı şekilde, esas olarak, kişisel kullanım konusunda uzun dönemde yarayışlı olan ve bunun yanı sıra değerleri bulunan mal varlığının edinilmesindeki amacın, kişisel kullanım yerine yatırıma dönük olması durumunda, bunların kişiselliğinden söz edilemeyecektir. Ayrıca, nakit paranın da kişisel mallardan sayılamayacağını söylemek mümkündür.
Kişisel kullanım yararına olan eşyanın edinilmiş mallardan birisiyle alınması durumunda dahi bunun kişisel mallardan sayılabilmesi olanaklıdır. Zira, TMK’nın 219/V. fıkrasındaki kuralın istisnalarından birisi olan edinilmiş malın yerine geçen değerin edinilmiş mal sayılmayacağı ifade edilmektedir. Fakat, şayet kişisel amaca hasredilen eşyanın alınması bakımından eşin, normal aile gelirinden fazla miktarda ödemede bulunması durumunda, rejimin tasfiyesinde denkleştirmeye gidilebilecektir.
1.4. MESLEK İCRASI KAPSAMINDA GEREKLİ OLAN EŞYA
Eşlere mesleklerinin icrasına yönelik gereken eşyanın, kişisel kullanım yararına olan eşyalardan birisi olmayacağı söylenebilir. Şayet bahse konu eşyanın, edinilmiş mallardan olması durumunda, mal rejimine yönelik sözleşmeyle kişisel mallara ilave edilebilmesi mümkün olacaktır.
Kullanımın tüketimle sağlandığı haller eşyayı kişisel mal niteliğinden uzaklaştırmamaktadır. Sözgelimi, eşe ait sigara ve cep telefonuna yönelik ödenen kontör ücretleri kişisel mallardan sayılmaktadır. Fakat, kullanımın söz konusu olabilmesi, eşlerden birisinin ayni niteliğe haiz yarar sağlama hakkına yalnız başına sahip olduğu durumlarda mümkün olmaktadır. Bu durum, esas itibariyle, eşe özgülenen kişisel gereksinimler bakımından kullanılan eşyada sahipliğinin bulunmasını gerektirmektedir. Buna göre, erkeğe annesinin miras olarak bıraktığı ziynet eşyasının diğer eş tarafından kullanılması, bahse konu takıların eşin kişisel mallarından birisi sayılmasına yetmeyecektir. Benzer olarak, bahse konu takıların TMK’nın 220/1. fıkrasına göre erkeğe ait kişisel mallardan sayılmaları da mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre kişisel mal sayılabilmesi ise mümkündür.
Kişisel kullanım yararına olan eşyaların eşin kişisel kullanımı olmaktan çıkarak, müşterek kullanım için kullanılmasıyla, bahse konu eşyalar TMK m. 220/1. fıkra bakımından kişiselliğini kaybedecektir. Bunun ardından finansının yapıldığı kaynağı bakımından edinilen mallardan yahut kişisel mallardan sayılabilecektir.
1.5. MAL REJİMİNİN BAŞINDA EŞLERİN SAHİP OLDUĞU DEĞERLER
TMK’nın 220/2. fıkrası uyarınca eşler tarafından EMKR’nin başlangıç anında sahibi bulundukları tüm mal varlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağı kabul edilmektedir. EMKR’nin yürürlüğünün sağlandığı andan sonra eşlerin herhangi birisinin mal varlığı içerisinde bulunan hakları kişisel mallardandır. Rejimin yürürlüğünün sağlanmasının öncesinde mal varlığı içerisinde bulunan alacak haklarına ilişkin ifa rejimin yürürlüğünün sonrasında oluşsa da ifanın sonucunda edinilecek mal varlığı değeri karşılığa dayanarak yahut dayanmaksızın edinilsin kişisel mallardan sayılacaktır. Benzer olarak, maddi değere sahip yenilik doğuran haklar rejimin yürürlüğünün ardından kullanılsa da bununla irtibatlı edinilen hakların kişisel mallardan sayılacağı kabul edilecektir. Bu kapsamda, evlilik birliğinin kurulduğu sırada getirilen çeyizler kim vermiş olursa olsun kadına ait kişisel mallardan sayılmaktadır.
1.6. MİRAS KALAN MAL VARLIĞI DEĞERLERİ
TMK m. 220/2. fıkrası uyarınca eşlerden birisinin mirasla edindiği mal varlığı değerleri kişisel mallardan sayılmaktadır. Mirasla mal varlığı değerinin kazanımı yasal yahut iradi mirasçılıkla olabilmesi olanaklıdır. Mirasçılık çeşidinin, sonucunda kazanımda bulunulan mal varlığı değerinin kişisel mallardan sayılması bakımından önemi yoktur. Bunun yanı sıra, mirasla mal varlığı edinimi miras sözleşmesiyle yapıldığı durumlarda, sözleşmenin ivazlı şekilde akdedilmesi de olanaklıdır. Bu hallerde, mirasla mal varlığının kazanımı bahse konu olsa dahi bu kazanım ivazın karşılığında olmaktadır.
Bu halde, edinilen kazanım kişisel yahut edinilmiş mallardan sayılması, ivaz hangi mal varlığı gurubundan karşılanmışsa ona göre değişebilecektir. İvazın, kişisel mallarla karşılandığı durumlarda kişisel maldan söz edilebilecektir. Yahut edinilmiş mallarla karşılandığında aynı şekilde edinilmiş maldan bahsedilebilecektir. Mirası edinen eşe bakan yönüyle yükümlülük öngörüldüğü hallerde, mirasla edinilen mal varlığı değerini karşılıklı duruma dönüştürmeyecektir. Fakat, bu yükümlülüğün ifa edilmesinde maddi yön olması ve bu edinilmiş mallardan karşılanmış ise, edinilmiş malların lehinde denkleştirme ortaya çıkabilecektir.
1.7.KARŞILIKSIZ KAZANDIRMALAR SONUCU GELEN MAL VARLIĞI DEĞERLERİ
TMK m. 220/2. fıkrasında, eşlerin herhangi birisinin her türlü biçimde karşılıksız kazanmayla edindiği mallarının kişisel mallardan olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla, mal varlığı değerinin, karşılığında olarak, herhangi bir yükümlülükte yahut fedakarlıkta bulunulmaksızın edinilmesi durumunda, karşılıksız kazandırmadan bahsedilebilecektir. Bu kazandırmalar, üç türlü kazanılabilmektedir. Bunlar, sağlar arasında yapılan işlemle, ölüme bağlı tasarruflar yahut kanunla düzenlenen hukuki bir nedenle ortaya çıkabilmektedir. Bu kazandırmaların en tipik örneklerinden birisi bağışlamadır. Kanuna dayalı hukuksal nedenle karşılıksız kazandırmalara “işgal”, “kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap”, “sahiplenme”, “bulunmuş eşya” örnek gösterilebilecektir.
1.8. MANEVİ TAZMİNAT ALACAKLARI
TMK m. 220/3. fıkrasında bu alacaklar kanundan dolayı kişisel mallardan sayılmaktadır. Manevi tazminat alacaklarının kaynağı önemli değildir. Manevi zarar ortaya çıktığı tüm olasılıklar bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu tazminat, haksız fiil nedeniyle ortaya çıkabileceği gibi sözleşmenin ihlalinden dolayı da olabilmektedir. Bunun kişisel mallardan sayılma bakımından önemi bulunmamaktadır. Manevi tazminatı ödeyecek kimsenin üçün şahıslar arasından olabildiği kadar, diğer eşin olabilmesi de mümkündür. Diğer taraftan manevi tazminatın gelirleri TMK m. 229/4. fıkrası uyarınca edinilmiş mallardan kabul edilecektir. Bu sebeple evliliğin yapıldığı tarihin öncesinde yahut evliliğin devamı süresince edinilen manevi tazminat gelirlerinin edinilmiş mallardan olduklarının kabulü gerekecektir.
1.9. KİŞİSEL MALLARIN YERİNE GEÇEN DEĞERLER
TMK’nın 220/4. fıkrasında “kişisel malların yerine geçebilecek değerlerin” “kişisel mallardan sayılacağı belirtilmektedir. Mal varlığı içerisinden çıkan kişisel malla yerine geçen mal varlığı değeri türü, içeriği yahut öteki yönleri itibariyle farklılık gösterse de bu önemli değildir.
2. SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLANAN KİŞİSEL MALLAR
TMK m. 221 uyarınca eşlerin, mal rejimine ilişkin sözleşmeyle meslek icrasına yönelik yahut işletme faaliyetinden ortaya çıkan edinilmiş mallardan olan mal varlığı değerlerini kişisel mallardan sayma yoluna gidebilmeleri mümkündür. Eşlerin mal rejimine ilişkin sözleşmeyle kişisel mal gelirinin edinilmiş mallardan olmayacağına ilişkin belirlemede bulunabilmelerine de olanak bulunmaktadır. Bu düzenlemenin mal rejimine etkisi iki şekilde olmaktadır. Bunlar katılma alacağını belirlemede göz önünde bulundurulacak mal varlığı değerleri kapsamında daralma ve katılma alacağının miktarında azalmadır.
Düzenleme uyarınca kişisel mallara ilişkin kapsamın genişletilmesi hususundaki düzenlemeler mal rejimine yönelik sözleşmeyle yapılabilecektir. Bu sözleşmenin geçerlilik koşullarının dikkate alınmaksızın akdedilmesi halinde, eşler tarafından istenilen hukuksal etki sağlanamayacak ve sözleşme hüküm icra etmeyecektir. Kişisel mallara ilişkin kapsamın tespit edilmesine yönelik düzenlemeler, eşlerin ikisinin de lehinde olmak zorunda bulunmamaktadır. Sadece, eşlerin birisinin kişisel malının kapsamında genişletme yapılabilecektir.
2.1.MESLEĞİN İCRASI YAHUT İŞLETME FAALİYETİ İÇİN HASREDİLEN MAL VARLIĞI DEĞERLERİ
TMK 221/1. fıkrası, meslek icrasına yahut işletme faaliyetine yönelik hasredilen mallardan elde edilen ve bununla bağlantılı çalışmanın karşılığındaki gelirlerin kişisel malların kapsamına alınabileceği biçiminde anlaşılabilecektir. Bu düzenleme İsv.MK’dan tercüme hatası nedeniyle bu şekilde düzenlemeye alınmıştır. Söz gelimi doktorun, serbest mali müşavirin mesleğine özgü faaliyetlerinden edindiği bütün kazandıklarının eşler arasında kişisel mallardan sayılmasının kararlaştırılabileceği sonucu kabul edilemeyecektir.
Buna göre bahse konu düzenlemenin kaynak kanunla uyumlu olarak EMKR’nin niteliğiyle bağdaşır düzeyde bir çözüme kavuşturulması yerinde olacaktır. Dolayısıyla kişisel malın kapsamına alınabilecek değerlerden, tek eş yahut eşlerin ikisinin mesleğini icraya yahut işletme faaliyeti bakımından özgülenen mal varlığı değerleri anlaşılmalıdır. Yoksa, mesleğini icraya yahut işletmenin faaliyetinin kapsamındaki çalışma karşılığında edinilen kazançlar kişisel mallardan sayılamayacaktır.
Aynı şekilde, düzenleme çerçevesinde, mesleği icra etmesine yahut işletme faaliyetlerine hasredilen mal varlığı değerlerinden edinilen gelirlerin kişisel mallardan sayılmalarına olanak bulunmamaktadır.
Mesleği icraya yahut işletme faaliyeti için hasredilen mal varlığı değerlerinin kişisel mallardan sayılmasına ilişkin belirlemenin anlama haiz olması, bunların edinilmiş mallardan olmasına bağlı olmaktadır. Öte taraftan, yalnızca mal rejimi sözleşmesinin yapıldığı sırada var olan ve mesleği sürdürme yahut işletme faaliyetine özgülenen mal varlığı değerinin olmayıp, ileri tarihte edinilebilecek ve buna hasredilenlerin de kişisel mallara dahil edilebilmesi yönünde kararlaştırma yapılabilecektir.
Mesleğin yahut işletme faaliyetlerinin fiili olarak sürdürülmesine karşın, mal rejiminin sonlandığında eşin mesleğini veyahut işletmenin faaliyetlerini bıraktığı veya mal varlığı değerinin mesleğin yahut işletmenin faaliyetine ilişkin önemini yitirdiği görüldüğünde, sözleşme bulunmasa da bahsedilen değerler kişisel mallar olarak sayılamayacaktır.
TMK’nın 221/1. fıkrasının gerek lafzından gerekse amacından bu duruma uygun olduğu belirtilemeyecektir. Eşler tarafından bununla ters düşen sözleşmenin yapılabilmesine de olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla mesleğini bırakmasına karşın, mesleği icra bakımından gereken mal varlığının kişisel mallardan sayılacağına yönelik sözleşme akdedilmişse, bunların edinilmiş mallardan sayılmasının kabulü gerekmektedir. Eşlere ait mal varlığı nitelendirilmesine sadece kanunda izin verilen ölçülerde olanak bulunmaktadır. Buna göre sözleşme özgürlüğünün bu konuda uygulanabilme olanağı bulunmamaktadır.
2.2. KİŞİSEL MALLARDAN EDİNİLEN DEĞERLER
TMK’nın 221/2. fıkrası uyarınca eşlerin, mal rejimine yönelik sözleşmeyle kişisel mallardan edindikleri gelirleri kişisel mallarına sokabilecekleri belirleyebilmeleri mümkündür. Eşlerin aralarında bu türden bir sözleşmenin bulunmaması halinde, TMK’nın 219/4. fıkrası uyarınca kişisel mallardan edinilen gelirler edinilmiş mallar arasında sayılacaktır.
Düzenleme uyarınca, yalnızca eşlerden birisinin lehinde düzenlemeye gidilebileceği kadar eşlerin ikisinin lehinde de düzenlemeye gidilebilecektir. Öte yandan, eşe ait gerek tüm kişisel mallardan edinilen gelirler kişisel mallardan sayılabilecek gerekse de belli mal varlığı değerleri kişisel mallardan sayılabilecektir.
Ayrıca, yalnızca konusu bakımından değil, bunun yanı sıra belli dönemde kişisel mallardan elde edilen gelirlerin kişisel mallardan sayılabileceği öngörülebilecektir. Gidilebilecek diğer bir sınırlamanın miktarsal olarak yapılabilmesi de mümkündür. Belli meblağlara kadar kişisel maldan edinilen gelirler kişisel mallardan sayılabilecektir. Bu meblağın üzerinde kalan gelirler TMK m. 219/4. fıkra uyarınca edinilmiş mallardan olarak belirlenebilir.
Kanunla verilen bu olanağın kötüye kullanılabileceği de söylenebilir. Eşler tarafından bu yolun kullanılmasıyla bilhassa müşterek olmayan çocuğundan mal kaçırması, sahip oldukları saklı payın ihlali olanaklıdır. Bu şekilde yapılan sözleşmelerin bulunması durumunda miras hukukundaki tenkis kurallarının tatbik edilmesi gereklidir.