Hatalı Estetik Ameliyatı Tazminatı Örnek Yargıtay Kararları
HATALI ESTETİK AMELİYAT İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Hatalı estetik ameliyat nedeniyle tazminatı davası, herhangi bir am tıbbi hata nedeniyle zarara uğrayan kişilerin açtığı tazminat davası türüdür. Bu yazımızda çeşitli hatalı estetik ameliyatlar ve diğer hatalı tıbbi operasyonlar sebebiyle açılan davalarda Yargıtay karar örneklerine yer vereceğiz.
BURUN ESTETİĞİ OPERASYONU İLE İLGİLİ KARAR:
Hatalı estetik ameliyatlarından en sık yapılan ameliyatların başında burun estetiği ameliyatları gelmektedir.
1-Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 1993/131 Esas ve 1993/2741 Karar sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
”Davacı, estetik bir görünüm kazandıracağını ikna ve taahhüt ederek davalı doktorun burnunu ameliyat ettiğini ,fakat meslek hatası ve kusuru sonucu burnunun çöktüğünü ve yüzünün tamamen değişip çirkinleştiğini ileri sürerek açtığı davada mahkemece Yüksek Sağlık Şurası raporuna görüşüne dayanılarak dava ret edilmiş,…Estetik ameliyatlarda, ameliyat yapan doktor, estetik görünüm konusunda belli bir teminat vermişse, taraflar arasındaki bu sözleşme eser sözleşmesidir.
Eser sözleşmesinde de vekâlet akdinde olduğu gibi yüklenici işi sadakat ve özenle yapmakla borçlu olup davalı doktor, mesleki bilgisinin tüm icaplarını yerine getirdiğini ispatla zorunludur. Ameliyat öncesi ve sonrası fotoğraflarda eksik görünüm bakımından aleyhe oluşmuş çok açık farklılık halinde mahkeme Yüksek Sağlık Kurulunca verilmiş raporla yetinmeyip dosyayı tomarı ile Adli Tıp Büyük Kuruluna göndermeli ,davacı da muayene ettirilip zararın meydana gelmesinde tarafların ne derece kusurlu olduğu konusunda rapor alınmalıdır….”
2-Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2019/2716 K. 2019/3692 T. 30.9.2019 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Davacı, burun estetiği gayesiyle yani estetik amaçla davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
Somut olayda ise; dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ikinci operasyon için davalıya gitmesi beklenemeyeceğinden davacının burun ile ilgili estetik operasyon için yaptığı masrafın yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile hesaplattırılıp ayrıca manevi tazminat talebi yönünden de değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır…”
GÖĞÜS BÜYÜLTME – KÜÇÜLTME VE DİKLEŞTİRME OPERASYONLARI İLE İLGİLİ KARARLAR:
1-Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2020/1808 K. 2020/2925 T. 9.11.20 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Davacı, göğüs küçültme ve dikleştirme (toparlama) ve karın gerdirme gayesiyle yani estetik amaçla davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanması ve sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi hususlarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.”
2-Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2018/3043 K. 2018/2820 T. 3.7.2018 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Mahkemece hükme esas alınan raporların dosya kapsamı ile bağdaştığı söylenemez. Şöyleki, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Davacı, göğüslerinin büyütülmesi ve göz kapağı için estetik gayeyle davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır…”
LİPOSUCTİON ( YAĞ ALDIRMA )
1-Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2018/5523 K. 2019/801 T. 26.2.2019 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Yukarıda izah edilen açıklamalar ışığında somut olaya bakılacak olursa; davacıların annesine davalı hastanede davalı doktor tarafından yağ aldırma ameliyatı yapıldığı, 2 gün hastanede yattıktan sonra taburcu edildiği ve aynı gün vefat ettiği, yargılama sırasında gerek Adli Tıp Kurumundan gerekse … Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan heyetten alınan bilirkişi raporunda davalıların kusuru bulunmadığı açıklanmıştır. Ne var ki; hukukçu bilirkişi tarafından isabetli şekilde belirtildiği üzere davalılar tarafından dosyaya sunulan 21.04.2005 tarihli muvafakatname başlıklı belge müteveffanın geçireceği ameliyatın riskleri hususunda aydınlatıldığının ispatı bakımından yeterli görülemez.
Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği ispat edilmiş olmadıkça, hastanın rızası tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğu için yeterli kabul edilemeyecektir. O halde mahkemece, davacıların annesi olan müteveffanın geçireceği ameliyatın riskleri konusunda aydınlatıldığının ispat edilemediği ve davacıların zararlarının tazmin edilmesi gerektiği hususu ile birlikte davalı şirketin davalı doktor ile aralarında hizmet sözleşmesi bulunmadığına ilişkin savunmasının davalı şirketin sorumluluğunu ne şekilde etkileyeceği değerlendirilerek davalı şirketin davacıların zararlarından sorumlu olup olmadığı hususunun tartışılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
2-Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2015/17955 K. 2017/2959 T. 13.3.2017 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Dosya kapsamına göre, davacının karın bölgesindeki yağlanmanın giderilmesi amacı ile karın germe ameliyatı yapılması konusunda davalı hekim ile anlaştıkları, ancak yapılan operasyon sonucunda oluşan yara iltihaplanması ve açması sonucu ilk ameliyattan sonra birkaç kez daha tıppi müdahalede bulunulduğu ancak davacının şikayetlerinin devam etmesi sonucu bir başka hekim tarafından yapılan müdahale ile davacının tedavisinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Davaya dayanak yapılan maddi olgu, karın bölgesinin estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında BK’nun 355 ve devamı (TBK’nun 470 ve devamı) maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK’nun 356/1 (TBK’nun 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır.
Eser yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlanır. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden ayıba karşı tekeffül borcu nedeniyle sorumludur…”
KEPÇE KULAK OPERASYONU
1-Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2016/5806 K. 2017/7762 T. 23.5.2017 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Davaya dayanak yapılan maddi olgu, kepçe kulak ameliyatı yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında TBK’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.”
2-Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2017/2286 K. 2017/3847 T. 7.11.2017 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Davada herhangi bir tıbbi rahatsızlıktan bahsedilmeksizin estetik amaçlı kepçe kulak ameliyatı yaptırıldığı, davalı yüklenicilerin sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle davacının maddi ve manevi zarara uğradığı ileri sürülmektedir. Kepçe kulak diye tabir edilen kulağın görünümündeki normal dışı büyüklüğün giderilip kulak ve yüze güzel bir görünüm kazandırılması işlemi estetik bir işlem olduğu ve sonuç olarak tedavi değil güzelleşme amaçlandığından tarafların arasındaki ilişki hizmet ilişkisi değil sözleşme ve ilk müdahale yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir.
Eser sözleşmesinin varlığı halinde uyuşmalığın da eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Eser sözleşmelerinin diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli farklı sonuç sorumluluğu, yani tarafların anlaşmaları doğrultusunda yüklenicinin bir sonucu meydana getirmeyi taahhüt etmesidir. Sonucu taahüt eden yüklenici Türk Borçlar Kanunu’nun 471. ve Borçlar Kanunu’nun 356. maddesi uyarınca iş sahibinin yararını gözeterek özen görevini sadakatle yerine getirmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davaranışları esas alınacaktır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma, zararına olacak şeyleri yapmama anlamını da ifade eder…”
SAÇ EKİMİ OPERASYONU
1-Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2013/18772 K. 2014/3360 T. 5.3.2014 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Adli Tıp Kurumunun 19.10.2011 tarihli Raporu ile, Almanya’dan gelerek saç ektiren fakat saç çizgisinin yamuk olduğu iddiasında olan 1963 doğumlu Ö.. D.. hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin incelenmesinde, saç ekimi planlanırken kişinin önceki doğal görümüne en yakın olması gerektiği, alın bölgesinin eğimli olduğu, saçta ve alın bölgesinde mutlak bir simetrinin olmasının mümkün olmadığı, saç ekimi işleminden bir ay sonra ekilen saçların bir kısımının dökülmesinin olağan olduğu, kişinin anamnezdinde 2000 senesinde başka bir saç ekimi hikayesi olduğundan 2. kere yapılan müdahalede ne kadar ekim yapıldığı ayrımının yapılamayacağı, bu tür işlemlerde vücudun verdiği farklı sonuçlar alınabileceği, dolayısı ile yapılan uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
Dosya kapsamından, davacıya yapılan saç ekim operasyonunun tıbbi kurallara uygun olarak yapıldığı, davacının operasyon öncesi bilgilendirildiği ve muvafakatinin alındığı, davacının operasyon nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığına ilişkin iddiasını ispat edemediği anlaşılmıştır.”
2-Yargıtay Kararı – 5. HD., E. 2021/7363 K. 2021/11142 T. 11.10.2021 sayılı hatalı estetik ameliyat kararı :
“…Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesi ile birlikte, davacı ile davalı arasında yapılan anlaşmaya göre davacının başının ön ve tepe bölgesine saç nakli gerçekleştirildiğini, davacının bu işlem karşılığında 6.000,00-TL ödediğini, ameliyat gerçekleştikten sonra davacının ilaçları düzenli olarak kullanmış olmasına rağmen hiç bitmeyen ağrılar çektiğini, yüz bölgesi ve kafa bölgesinde kanamalar olduğu gibi şişlikler de oluştuğunu,
…operasyon sonrasında uygulanması gereken prosedürlerin davacı tarafından tamamen uygulandığını, ameliyatı gerçekleştiren Dr. … ve klinikte diğer Op.Dr … . ile yapılan görüşmelerde saçların çıkmasının 3-6 ayı bulabileceğini, sabırlı olunmasının gerektiği belirtilse de gelinen bu süreçte davacıya yapılan saç ekiminin başarısız olduğu gibi daha çok saç kaybına uğradığını, müvekkilinin ameliyat sonrasında oldukça zorlu bir süreç atlattığını, ayrıca davalıya 28/01/2020 keşide tarihli Eskişehir …. Noterliğinden 02414 yevmiye numarası ile zararın giderilmesinin ihtar edilmesine karşın davalının cevap vermediğini, açıklanan bu sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00-TL maddi tazminatın, 5.000,00-TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir…”
HATALI ESTETİK AMELİYAT SONUCUNDA İZ KALMASI TAZMİNAT DAVASI
Hatalı estetik ameliyatlardan bir kısmına ise vücutta iz kalması söz konusu olabilir. Bu durumun birkaç örneği aşağıda Yargıtay kararlarında geçtiği şekliyle verilmiştir.
LAZER EPİLASYAON SONUCU İZ KALMASINA YÖNELİK YARGITAY KARARI
Hatalı Estetik Ameliyat Yargıtay Kararı – (12. CD., E. 2013/20420 K. 2014/13908 T. 05.06.2014)
Taksirle yaralama suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Medikal estetik doktoru olan sanığın, katılanın kol ve bacaklarında lazer epilasyon sonrası oluşmuş bir takım pigment lekeleri ve izlerin tedavisi için fraksiyonel lazer tedavisini önerdiği, sanığın sahibi olduğu Estetik Merkezi’nde sanık tarafından iki seans halinde uygulandığı, ilk seansın 5 Şubat 2010 tarihinde yapıldığı, seanstan sonra katılanın vücudunda yanıklar oluştuğu,
…iki hafta sonra yanıklarda oluşan kabukların soyulduğu ve cilt renginde düzelmeler olduğu bunun üzerine 19 Mart 2010 tarihinde ikinci seansın yapıldığı, katılanın iddiasına göre 3. seansa gerek kalmaması için 2. seansta ısı düzeyinin arttırıldığı ve ikinci seanstan sonra 1 ay boyunca tansiyon düşüklüğü ile iki kol ve bacağında ağır yanıklar oluştuğu, sanığın yanıkların zamanla geçeceğini her şeyin normal olduğunu söylediği ve yanıklara hiçbir tedavi uygulamadığı gibi bahsedilen lazer tedavisinin muhtemel sonuçları ve yan etkilerinin katılana anlatılmadığı, ilk seanstan sonra cildinin yeni bir seansı daha kaldırıp kaldıramayacağı kontrol edilmeden 2. seansın yapıldığı, yüksek dozda yapılan uygulama ile kol ve bacaklarının iz bırakacak şekilde yandığından bahisle şikayetçi olduğu olayda ,
Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 5 kasım 2012 tarihli raporunda: “fonksiyoneL lazer işleminin yapıldığı tarihlere ait yapılan işlem ve süresi ile ilgili tıbbi kayıtları mevcut olmamakla birlikte iki seans arasındaki süre dikkate alındığında 2. seansın erken yapılmış olduğunun anlaşıldığı, bu durumun da fraksiyonel lazer işlemine bağlı gelişen lezyonların iyileşme süresinin uzamasına neden olabileceği, kişinin kurulumuzca 6.5.2011 tarihinde yapılan muayenesinde epilasyon yapılan ve yapılmayan alanlar arasında belirgin cilt değişikliği tesbit edilmediği, fraksiyonel lazer işlemi akabinde gelişen cilt lezyonlarının her lazer işlemi sonrasında da ortaya çıkabilecek komplikasyonlardan olduğu cihetle Dr.N.. D..’in eylemine kusur atfedilemeyeceği” belirtilmekle mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmadığı gerekçesi gösterilerek, mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ve kusura ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraata ilişkin hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 05.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
BOTOKS SONUCU İZ KALMASI İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
Hatalı Estetik Ameliyat Yargıtay Kararı – (12. CD., E. 2013/25573 K. 2014/19776 T. 14.10.2014)
Suç tarihinde plastik cerrah olan sanığın, katılana estetik amaçlı botoks, gerdirme, peeling amaçlı tıbbi müdahalelerde bulunduğu ve bunun neticesinde katılanın yanak, kulak önü ve arkalarında yara izlerinin kaldığı ve Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 10/06/2009 tarih A-3491 sayılı katılanın kati raporuna göre, bu yaraların basit tibbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif nitelikte olmadığının bildirildiği, bu sağlık raporunun hükme esas alındığı, ancak ilgili raporda katılanda meydana gelen yaraların doktor hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığına ilişkin her hangi bir saptama bulunmadığı anlaşılmakla, maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkartılması bakımından, ilgili Adli Tıp Kurulundan veya Yüksek Sağlık Şurasından, sanığın olaydaki kusur durumuna ilişkin rapor alınmasından sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyizi bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YANAK KILLARININ LAZERLE TEMİZLENMESİ SIRASINDA OLUŞAN YANIKLAR
Hatalı Estetik Ameliyat Yargıtay Kararı – (3. HD., E. 2014/19681 K. 2015/15751 T. 14.10.2015)
Hal böyle olunca, davalıların uyguladığı hatalı lazer epilasyon işlemi sonucunda, davacı iş sahibinin istediği sonuca ulaşamadığı, yüzünde yanıklar meydana geldiği, çektiği sıkıntı ve ızdırap da dikkate alındığında, davacı lehine uygun oranda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
YÜZ GERME SONRASI CİLTTE OLUŞAN HİS BOZUKLUKLARI
Hatalı Estetik Ameliyat Yargıtay Kararı – (15. HD., E. 2020/1854 K. 2021/619 T. 3.3.2021)
Davalı şirket vekili, aydınlatılmış onam formunda bütün olasılıklar konusunda davacının bilgilendirildiğini, operasyonun usulüne uygun yapıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiş, davalı doktor vekili ise cevap dilekçesinde, davacının yüzde kırışıklık ve çene altında yağ birikmesi şikayetleriyle kendisine başvurduğunu, ameliyatla ilgili tüm bilgilerin ayrıntılı şekilde verildiğini, ameliyatın tıbbi usullere uygun ve titizlikle yapıldığını, davacının son kontrol muayenesine gelmediğini ve herhangi bir şikayette bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiş,
..mahkemece de Adli Tıp Kurumu’nun 22.03.2019 tarihli raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasındaki tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin (hekimin) sorumluluğundadır. Davacı, yüz gerdirme ve çene altı yağ alma gayesiyle yani estetik amaçla davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır.
Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır. Somut olayda ise; mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu’nun 22.03.2019 tarihli raporunda, kişinin isteği üzerine yapılan submental liposuction ve klasik yüz germe operasyonunun tekniğinin doğru olduğu, operasyondan sonra gelişen yanaklarda hissizlik ve elektrik çarpması hissinin her türlü dikkat ve özene rağmen yüz germe ameliyatlarından sonra gelişmesi beklenen durumlardan olduğu,
..zaman içerisinde bu yakınmaların gerileyebileceği, yapılan ameliyatın niteliği ve ameliyat sahası dikkate alındığında dava konusu operasyondan sonra geliştiği iddia olunan işitme kaybı ile operasyon arasında neden sonuç ilişkisinin kurulamadığı, dolayısıyla ilgili hekimin eylemlerinin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde idaresinin organizasyon hatasının tespit edilemediği belirtilmiş ve mahkemece de bu rapor gözetilerek dava reddedilmiş ise de; taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı yanın gerek yüz germe ve gerekse yağ dokusu alınması ile ilgili isteminin davalı doktor tarafından daha güzel bir görünüme kavuşturulacağı yönünde bir garanti verilmesi niteliğinde olduğu gözetildiğinde,
..hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu yönündeki görüş yeterli olmayıp, ayrıca davacının isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen yüz germe ve yağ dokusu alma ile ilgili olarak; hekimin edimini yerine getirip getirmediği ya da komplikasyon olup olmadığı, komplikasyon konusunda aydınlatma görevinin yerine getirilip getirilmediği ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılıp yapılmadığı hususları tartışılıp değerlendirilmek üzere, aralarında üniversitelerden seçilecek akademik kariyere sahip Estetik Plastik ve Rekonstrüktif cerrahisi konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle gerektiğinde davacı da muayene edilerek, dosyadaki belge ve bilgiler incelenerek alınacak rapora yapılacak itirazlar da dikkate alınıp hekim ve istihdam eden sıfatıyla davalı hastane işleticisinin sorumluluğu saptanıp, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ve yetersiz rapora dayanılarak karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
MEME ESTETİĞİ HATASI İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
Davacı vekili, müvekkili ile davalı doktor arasında 01.02.2013 tarihinde göğüs estetiği (göğüs büyütme) ameliyatı konusunda yapılan görüşme sonucu estetik müdahaleye karar verildiğini, bu aşamada hiçbir ölçüm yapmadan fotoğraf çekimi yapılmadan ve ayrıntılar sorulmadan sadece 300 cc yuvarlak silikon kullanılacağı ve bunun da 85 bedene tekabül edeceği bununla sorunun giderileceği, bedelinin de 5.000,00 TL olduğunu açıklayıp, bunların yanında vücudundan yağ alınarak göz kapağını ve alnını doldurup, bunun ileri yaşlarda kendisini daha iyi hissetmesine yol açacağını, bu işler için de 2.500,00 TL olmak üzere toplam 7.500,00 TL’ye anlaştıklarını, 2.000,00 TL kaparo istediğini, yapılan anlaşma ile 08.02.2013 tarihinde yapılan ameliyat sonrasında sol göğsünde aşırı bir şişlik ve göğüs uçlarında sarkma,
aşağı doğru eğilim, aynı zamanda yüzüne yapılan dolgu ve aşırı şişlik nedeniyle de yüzünün tanınmaz hale geldiğini, davalı doktorun yapılan görüşmede müvekkiline 300 cc olması gerekirken 260 cc uyguladığını söylediğini, göğüs şekillerinin simetrik olmadığını, uçlarının aşağı sarktığını, sol göğsün aşırı şiş olması nedeniyle tekrar ameliyat gerektiğini, 2. ameliyatın 11 gün sonra yapıldığını, sonuçlarının ilk ameliyata göre daha vahim sonuçlar doğurduğunu, göğüsleri arasında 4-5 parmak boşluk kaldığını, koltuk altına yeni kesiler açtığını, bu kesilerin yanlış yerden açılması nedeniyle silikonların koltuk altına denk geldiğini ve yana dönüp uyumasının mümkün olmadığını,
davalının bu ayıplı eylemi nedeniyle müvekkilinin en az 2 kez daha ameliyat olması ve bu ameliyatlar için 6’şar ay beklemesi gerektiğini, bu yapılacak ameliyatların davalının yanlış kesileri nedeniyle çözüm olamayacağının bilindiğini, ödeme gücü de bulunmadığını, yapılması gerekecek yeni ameliyat ve masraflarının maddi tazminat talepleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, yine davalı ile botoks uygulaması yönünde herhangi bir anlaşma bulunmamasına rağmen davalının vermiş olduğu faturalardan her iki ameliyatta da botoks uyguladığının anlaşıldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiş, 08.01.2014 tarihli dilekçesiyle de, maddi tazminat istemini 4.500,00 TL ameliyat ve hastane masrafları, 500,00 TL’de çalışılamayan süre nedeniyle gelir kaybı olduğunu açıklamıştır.
Davalı vekili ise, gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerin tamamının davacının bilgisi ve onamı dahilinde gerçekleştirildiğini, her iki müdahalenin de olumlu ve olumsuz yönlerinin tamamının anlatıldığını, davacının talep ettiği gibi 260 cc ölçüsündeki silikon protezlerin göğsüne yerleştirildiğini, ameliyatın son derece başarılı geçtiğini, daha sonra göğüslerine 300 cc ölçüsündeki silikon protez katılmasının talep ettiğini, ilk tıbbi müdahalenin başarılı sonuç vermesine rağmen bu talebi üzerine ayrıntılı onam formu aldığını ve bu operasyonun da kendi istemi ile gerçekleştirildiğini, bu ameliyat sonrasında da psikolojisini rahatlatamadığını,
kalitesiz silikon kullanmadığını, dünyaca bilinen “Allergan” marka protez kullanıldığını, göğüs uçlarıyla ilgili herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını, iki meme arasındaki genişlik ameliyat öncesindeki gibi olduğunu, maksimum 0,5-1 cm arasında değişikliğe uğradığını, silikon protezin kas altında cep hazırlanırken kasın göğüs kemiğine (sternum) liflerin fazla zorlanamayacağını, davacı tarafın iddialarının tıp literatürü ile bağdaşmadığını, müvekkilinin kusursuz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun vermiş olduğu 05.11.2014 tarihli raporuyla yapılan muayeneye göre her iki meme altında yaklaşık 5 cm’lik yara nedbe izlerinin meme büyütme yara insizasyonlarına bağlı olduğunun anlaşıldığı, her iki meme arasındaki hafif asimetrinin meme büyütme operasyonu sonrası beklenen bir komplikasyonu olduğu ve her iki memede yana kaymanın da protezin yer değiştirmesine bağlı her türlü özene rağmen oluşabilen, herhangi bir tıbbi ihmâl ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, söz konusu durumun sekonder müdahalelerle düzeltilebileceği cihetle davalı hekime atfı kabil bir kusur tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora itiraz üzerine alınan öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi kurulun 09.10.2015 tarihli raporunda da aynı görüşle hekimin kusurlu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan raporların dosya kapsamı ile bağdaştığı söylenemez. Şöyle ki, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir.
Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Davacı, göğüslerinin büyütülmesi ve göz kapağı için estetik gayeyle davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
Diğer yandan yüklenicinin borçları TBK’nın 471. maddesinde düzenlenmiş olup, (1) Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. (2) Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Denilmiş olup, Yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı da açıklanmıştır.
Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin (hekimin) sorumluluğundadır.
Diğer yandan, 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur.
Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standartın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis yada tedavi aşamasında yada müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık yada yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki estetik müdahalelerde de uygulanacağının kabulü zorunludur. Öte yandan ayrıca 5. maddede, aydınlatılmış rıza alınması zorunluluğu açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Öte yandan, davacıya uygulanan işlem tıbbi müdahale olduğu için ve hastane ortamında yapılması nedeniyle yürürlükteki mevzuata göre de hastane kayıtlarının tam olarak tutulması zorunluluğu bulunmakta, hekimin hastadan onamını alma yükümlüğü de bulunmaktadır. Nitekim, 1279 sayılı Yasa’nın 70. maddesi uyarınca ağır tıbbi müdahalelerde hastanın rızasının alınması zorunluluğu da bulunmaktadır. Ayrıca Hususi Hastaneler kanunu uyarınca çıkartılan Hasta Hakları Yönetmeliği’nde de hastane kayıtlarının tam olarak tutulmasına ilişkin 7. ve 16. maddelerinde düzenlemeler bulunmakta olup, hastaya ait kayıtların da noksansız olarak tutulması zorunludur.
Mahkemece alınan Adli Tıp Raporunda, sonuç kısmında, ilk ameliyatta takılan 260 cc’lik meme protezi ve göbekten yağ alınarak göz kapaklarına enjeksiyon uygulamaları yapıldığı, işlem sonrasında yüzünün ve gözünün çok şiştiği operasyondan sonra kişinin göğüs büyüklüğünü yeterli bulmaması üzerine tekrar göğüs ölçülerini büyütmek istediği, ilgili hekimin bu işlem için erken olduğunu söylemesine rağmen kişinin tüm komplikasyonları ilgili hekimden dinleyerek ameliyatın yapılmasını istediği yazılı onam olarak belirtildiği, her iki göğsüne 300 cc’lik allergan jel protezin takıldığı, kişinin her iki göğüs araladığının geniş olmasından, yan yatamadığından şikayetçi olduğunu ifade ettiği,
kişinin muayenesine her iki meme altında yaklaşık 5 cm’lik yara nedbe izlerinin meme büyütme yara inzisyonlarına bağlı olduğunun anlaşıldığı, her iki meme arasındaki hafif asimetrinin meme büyütme operasyonu sonrası beklenen bir komplikasyonu olduğu ve her iki memede yana kaymanın da protezin yer değiştirmesine bağlı her türlü özene rağmen oluşabilen herhangi bir ihmal ve kusur izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, söz konusu durumun sekonder müdahalelerle düzeltilebileceğinden bahisle kusur bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olay değerlendirildiğinde, davacıya yapılan estetik müdahalenin sonucu itibariyle iş sahibi yararına sonuç vermediği gibi, 1. operasyon öncesi onamda aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve kayıtların tam olarak tutulmadığı, eser sözleşmesi niteliği gereğince yüklenicinin edimini tam olarak yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği ve kusurlu bulunduğu, komplikasyon konusunda aydınlatılmanın yetersiz olduğu gibi, komplikasyon yönetiminin de yeterli olmadığı dosya kapsamı ile anlaşıldığından, Adli Tıp Kurumu’nun yeterli gerekçe içermeyen raporuna dayanılması ve bu raporun tekrarı mahiyetindeki 2. rapor da gözetilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bu nedenlerle mahkemece yapılacak iş, davalı hekimin kusurlu olduğu gözetilerek davacının istek kalemleri değerlendirilerek eserin kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olmamakla birlikte adli tıp raporunda belirtilen müdahalelerin neler olduğu ve tür ameliyatlarla ve ne miktarda giderilebileceği konusunda rapor alınıp, davacının gelir kaybı ve manevi tazminatla ilgili istek kalemleri de değerlendirilip, hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir.
Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMAMSINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 03.07.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.